Alfvén Dalgaları: Manyetik alanın içinde bulunan yüklü parçacıkların (plazmanın) manyetik alanla etkileşimi sonucu oluşan ve manyetik alan çizgileri boyunca yayılan özel bir dalga türüdür. Evrenin birçok yerindeki dinamik olayların anlaşılmasında ve açıklanmasında merkezi bir rol oynarlar.
Alkaloid: Yapısında en az bir azot atomu bulunduran bu yüzden bazik özellik gösteren organik kimyasal sınıfıdır. Az miktarı ile yüksek biyolojik etkileri vardır. Uzun yıllardır ilaç, zehir ve sıcak içkilerin yapımında kullanılırlar. Bağımlılık yapma etkileri vardır. İlk keşfedilen alkaloid morfindir.
Amfoter Madde: Hem asidik hemde bazik özellikler gösterebilen ve bu nedenle hem asitlerle hemde bazlarla reaksiyona girebilen bir bileşendir. Amfoter maddeler, pH koşullarına bağlı olarak davranışlarını değiştirebilirler.
Androjenez: Yumurtaların varlığını gerektirmeyen, yalnızca babadan gelen nükleer genler ile bir zigot üretildiğinde meydana gelen eşeysiz üreme sistemidir. Yani sadece babadan gelen kromozomlar yavruya aktarılır.
Antikor: Çok hücreli hayvanlarda bağışıklık sistemi tarafından üretilen glikoproteinlerdir ve yabancı moleküllere karşı koruma sağlar. Bu antikorlar, organizmayı zararlı etkilerden koruyarak erken uyarı sağlar.
Antimadde: Normal maddeye karşıt olarak, aynı kütleye sahip fakat zıt elektrik yüküne ve diğer özelliklere sahip olan parçacıklardan oluşur. Antimadde parçacıkları, madde parçacıkları ile karşılaştıklarında yok olurlar ve büyük miktarda enerji açığa çıkar.
Avogadro Sayısı: 1 mol madde içindeki tanecik (atom, molekül, iyon) sayısıdır. Sayısal olarak ifadesi 6,022 × 10²³ tanecik/moldür. Adını ise Amedeo Avogadro adlı İtalyan bilim insanından almıştır.
Baryon Sayısı: Bir fiziksel sistemdeki baryonların toplam sayısını ifade eden bir korunum miktarıdır. Baryonlar, protonlar ve nötronlar gibi atom çekirdeklerini oluşturan temel parçacıklardır. Baryon sayısı, fiziksel süreçler ve nükleer reaksiyonlarda korunan bir özelliktir.
Benedict Ayıracı: Basit şekerlerin varlığını renk değişimi ve çökelti oluşumu ile gösteren bir kimyasal belirteçtir. Biyokimya laboratuvarlarında özellikle idrar ve kan örneklerindeki glikoz seviyelerini belirlemek için yaygın olarak kullanılmaktadır.
Beta Oksidasyonu: Yağ asitlerinin hücrelerde mitokondride 2 karbonlu asetil-CoA birimlerine parçalanması sürecidir. Enerji üretiminde önemli bir basamaktır.
Biyoinformatik: DNA, protein dizileri gibi biyolojik verilerin bilgisayar ve matematik yöntemleriyle analiz edilmesi bilimidir. Soy araştırmaları, hastalık analizleri, yeni ilaç geliştirme gibi bir çok alanda yardımcıdır.
Biyolüminesans: Bazı canlıların kimyasal reaksiyonlar sonucu ışık üretme yeteneğidir. Ateş böceklerinin parıltısı, bazı deniz canlılarının karanlık sularda yaydığı ürkütücü ışık ve bazı mantarların geceleyin parlaması buna örnektir.
Bosen-Einstein Yoğuşması: Belirli parçacıkların (bozonlar) mutlak sıfıra yakın sıcaklıklara soğutulduklarında aynı kuantum durumunu paylaşarak tek bir büyük "süper atom" gibi davranmaya başlaması ile oluşur.
cAMP Yolağı: Hücre yüzeyindeki reseptöre sinyal bağlanınca gerçekleşen birtakım aktivasyonlar sonucunda cAMP molekülü hücre içinde çeşitli tepkimeleri başlatır.En önemli sinyal iletim yollarından biridir. Adrenalin tepkisi, hormon etkisi, hafıza ve öğrenme süreçlerinde etkilidir.
Dalga boyu-Frekans: Bir dalgadaki ardışık iki tepe ya da çukur arasındaki mesafe dalga boyu, dalganın bir saniyede yaptığı titreşim sayısı ise frekanstır. Bu iki kavram arasında ters orantı vardır. Dalga boyu–frekans ilişkisini görünür ışık üzerinden düşünürsek; frekansı en yüksek ve dalga boyu en kısa olan renk mordur.
Delesyon: Genetikte bir kromozom segmentinin kırılma-kopma sonucu kaybını ifade eder. Kromozom üzerinde bir parça kaybı (delesyon), tek bir kırık yoluyla uç kısımdan ya da iki kırık yoluyla orta kısımlardan meydana gelebilir.
Doğru ve Alternatif Akım: Doğru akım elektrik yüklerinin tek yönde sabit akışıdır , örneği pildir. Alternatif akım ise elektrik yüklerinin yönünün periyodik olarak değiştiği akımdır ,uzun mesafelerde iletimde daha verimlidir.
Dolanıklık: İki veya daha fazla kuantum parçacığının, aralarındaki mesafe ne olursa olsun, birbiriyle anlık olarak bağlantılı hale gelmesi durumudur. Bir parçacığın durumu ölçüldüğünde, diğerinin durumu da anında belirlenir.
Ekosistem: Belirli bir alanda yaşayan canlılar ile cansız unsurların bir araya gelerek karşılıklı etkileşim içinde olduğu sistemdir. Belli bir dengeye sahip yaşam alanıdır.
Eksplant: Bitki doku kültürü çalışmalarında kullanılan, bitkinin belirli bir kısmından (örneğin yaprak, kök, gövde, tomurcuk veya embriyo gibi) steril koşullarda alınan küçük doku parçasıdır. Bu doku, uygun besin ortamına yerleştirilerek yeni bitkilerin gelişmesi sağlanır.
Elektrolit: Suda çözündüğünde iyonlarına ayrışarak elektrik akımını iletebilen maddelere verilen addır. Elektrolitler, genellikle tuzlar, asitler ve bazlar olarak sınıflandırılır.
Elektromanyetik Dalga: Elektrik ve manyetik alanların birbirine dik olarak salınıp yayılmasıyla oluşan ve boşlukta veya maddesel ortamda ışık hızıyla yayılan dalgalardır. Radyo dalgalarından gama ışınlarına kadar geniş bir frekans ve dalga boyu spektrumunu kapsar.
Elektronegatiflik: Bir atomun, bir kimyasal bağdaki ortak elektron çiftlerini kendine çekme yeteneğini tanımlayan bir özelliktir. Elektronegatiflik, atomlar arasındaki bağların polaritesini belirlemeye yardımcı olur ve genellikle periyodik tabloda atomların konumuna bağlı olarak değişir.
Engram: Beynin veya diğer biyolojik dokuların, bir anı veya bilginin depolanması sonucunda uğradığı fiziksel ve biyokimyasal değişiklikleri ifade eden teorik bir yapıdır. Basitçe söylemek gerekirse, engram, bir öğrenme deneyiminin veya bir olayın sinir sisteminde bıraktığı “bellek izi"dir.
Entalpi: Bir sistemin toplam ısı içeriğini temsil eden termodinamik bir kavramdır. H sembolü ile gösterilir ve joule (J) biriminde ölçülür.
Entropi: Bir sistemdeki düzensizlik ve rastgelelik miktarının bir ölçüsüdür. Termodinamikte önemli bir kavramdır ve bir sistemin ne kadar enerjisinin kullanılabilir işe dönüştürülebileceğini belirler.
Epigenetik: Genlerin aktivitesini ve ifadesini değiştiren ancak DNA diziliminde değişikliğe yol açmayan kalıtsal değişikliklerin incelenmesi ile ilgilenen bir biyoloji dalıdır.
Epistasis: Bir genin etkisinin, diğer bir gen tarafından gizlenmesi veya değiştirilmesi durumudur. Yani, bir genin fenotip üzerindeki etkisi, diğer bir genin etkisi tarafından engellenebilir veya modifiye edilebilir.
Eylemsizlik: Newton tarafından birinci hareket yasasıyla açıklanmıştır; “ bir cisim üzerine dışarıdan bir kuvvet etki edene kadar hareket ve hareketsizlik durumunu sürdürecektir.” Eylemsizlik için cisimlerin hareket durumlarını koruma eğilimi denebilir.
Faraday Yasası: Adını Michael Faraday’dan yani elektromanyetik indüksiyonun kaşifinden alan yasa bir iletken halkadan geçen manyetik akı değişirse halkada yükleri hareket ettiren bir etki ‘elektromotor kuvvet’ oluşumunu açıklar.
Farmakogenetik: Bireyin genetik özelliklerinin alınan ilaçlara yanıtındaki rolünü inceler. Genetik farklılıkları göz önünde bulundurarak kişiye özel ilaç tedavisi öngörülmesi sağlayan bir bilim dalıdır.
Fermiyonlar: Belirtilen zamanda sadece bir kuantum durumuna karşılık gelebilen parçacıklardır. Eğer iki ayrı fermiyon uzayda aynı yerde tanımlanmışsa her bir fermiyonun özelliği (spin kuantum sayısı gibi) birbirinden farklı olmak zorundadır. Bilinen temel fermiyonlar kuarklar ve leptonlar olarak ikiye ayrılır.
Filtrasyon: Bir akışkanın katı parçacıklar içerisinden geçirilerek bünyesindeki kirlerin alınması aynı zamanda çözünmemiş partiküllerin sıvı veya gaz örneklerden uzaklaştırılması gibi amaçlar uğruna laboratuvarlarda kullanılan bir sterilizasyon yöntemidir.
Fiziksel Kozmoloji : Fizik evren bilimi veya fiziksel kozmoloji, bir gök bilimi dalıdır. Evrendeki büyük yapılarla, evren oluşumu ve evrimiyle ilgili sorulara cevaplar aramayı amaçlar. Esas olarak Albert Einstein’in ‘Genel Görelilik Kavramı’yla 20. yüzyıl başlarında çok uzak nesnelerin daha iyi gözlemlenmesiyle gelişmiştir.
Fonksiyonel grup: Fonksiyonel gruplar, içlerinde bulundukları molekülden bağımsız, tutarlı bir fonksiyonları (özellikleri ve reaktiflikleri) bulunan, atomlardan oluşan kimyasal motiflerdir. En yaygın fonksiyonel gruplara; hidroksil, aldehit ve karboksil örnek verilebilir.
Fotokataliz: Işık enerjisinin bir katalizör aracılığıyla kimyasal reaksiyonları hızlandırdığı bir süreçtir. Bu süreçte, ışık enerjisi, bir katalizörün etkinliğini artırarak reaksiyonun daha hızlı ve etkili bir şekilde gerçekleşmesini sağlar.
Foton: Fotonlar elektromanyetik alanın temel parçacığıdır. Kuantum elektrodinamiği (QED) teorisine göre, elektromanyetik alanın kuantum durumlarını taşıyan parçacıklardır. Fotonlar herhangi bir elektrik yüküne sahip değildirler ve ışık hızında hareket ederler.
Frekans: Genel olarak 1 saniye olarak belirtilen birim zamanda bir olayın kaç kez tekrar ettiğinin ölçülmesidir. Elektrikte ise akımın 1 saniyede yön değiştirme hızıdır. Birimi hertzdir (Hz).
Genetik Sürüklenme: Genetik sürüklenme, populasyondaki allel frekanslarının rastgele değişmesi sürecidir. Küçük popülasyonlarda daha belirgin olup genetik çeşitliliği azaltabilir ve alellerin kaybolmasına veya sabitlenmesine yol açabilir. Bu süreç, doğal seçilim, mutasyon ve gen akışından bağımsız olarak gerçekleşir.
Genom: Genom, her hücrede bulunan DNA dizisinin bütünüdür ve genellikle çekirdekte yer alır. Prokaryotlarda ise genom, sitoplazmada serbest halde bulunan DNA molekülüdür.
Görelilik: Uzay, zaman ve kütle çekiminin mutlak olmadığını, gözlemcinin durumuna göre değiştiğini ve birbirleriyle ilişkili olduğunu açıklayan devrim niteliğinde bir fizik teorisidir. Albert Einstein tarafından geliştirilmiştir, özel görelilik ve genel görelilik olmak üzere iki ana bölümden oluşmaktadır.
Harmonik Osilatör: Harmonik osilatör, klasik mekanikte denge konumundan çıkarıldığında, x yer değiştirmesi ile orantılı bir geri çağırım kuvveti F ile deneyim yaşayan bir sistemdir. Hemen hemen her sistem, dengeye yaklaşırken bir harmonik osilatör gibi davranabilir.
Hartree-Fock Yöntemi: Moleküler orbitallerin ve elektronik yapıların yaklaşık dalga fonksiyonlarını hesaplamak için kullanılan temel bir kuantum kimyası metodudur. Karmaşık moleküllerin özelliklerini teorik olarak tahmin etmenin ilk adımıdır.
Hipergollik: İki veya daha fazla maddenin, birbirleriyle temas ettikleri anda, dışarıdan herhangi bir ateşleyiciye veya enerjiye ihtiyaç duymadan kendiliğinden tutuşarak reaksiyon gösterme özelliğini tanımlar. Özellikle roket yakıtlarında kullanılan bir terimdir.
Holobiont: Bir konak organizma (örneğin bir insan) ve onunla simbiyotik ilişki içinde yaşayan tüm mikroorganizmaların oluşturduğu bütünleşik bir sistemi ifade eder. Bu kavram, canlıları tek başına izole edilmiş varlıklar olarak değil, içlerinde ve üzerlerinde yaşayan mikroplarla birlikte, biyolojik ve evrimsel olarak birbirine bağlı bir bütün olarak görmemizi sağlar.
Homeostazi: Bir organizmanın iç dengesini koruma yeteneğidir. Bu süreç, vücudun iç ortamını sabit tutmak için çeşitli fizyolojik mekanizmalar kullanarak hayati parametreleri belirli sınırlar içinde tutar.
Hooke Yasası: Maddelerdeki şekil değişikliğini ifade etmek için kullanılan bir yasadır. Esneklik sınırları içerisinde, şekil değişikliğinin uygulanan kuvvetle doğru orantılı olduğunu belirtir.
Hubble Sabiti: Evrenin genişleme hızını belirlemek için kullanılan bir sabittir. 1929'da Edwin Hubble tarafından keşfedilen bu sabit, uzak galaksilerin uzaklıkları ile onların bize doğru hareket hızları arasındaki ilişkiyi ifade eder.
İndikatör: Kelime anlamı olarak gösterge demektir. Belirli bir reaksiyonun gerçekleşip gerçekleşmediğini veya bir çözeltinin belirli bir özelliği bulundurup bulundurmadığını belirlemede kullanılır. Kimyasal indikatörler organik boyar maddeler olabilirler.
İntrakrin Sinyalleme: Sinyal moleküllerinin, kendilerini üreten hücre içinde, hücre dışı ortama salgılanmadan etkilerini gösterdikleri bir hormon ve büyüme faktörü etki biçimidir. Yani bir hücre tarafından üretilen kimyasal sinyalin aynı hücrenin sitoplazmasında veya çekirdeğinde bulunan reseptörler üzerinde etki etmesiyle meydana gelir.
İzomerizasyon: Bir kimyasal bileşiğin moleküler yapısının değiştirilmeden atomların veya atom gruplarının farklı bir düzenlemesiyle farklı bir izomerinin oluşması sürecidir. Genellikle molekülün bağlanma şeklinin veya atom gruplarının yer değiştirmesiyle gerçekleşir.
İzosterizm: Farklı atomlardan oluşmalarına rağmen, molekül başına aynı sayıda valans elektrona ve benzer fiziksel özelliklere sahip molekül veya grupların varlığı anlamına gelir.
İzotop: Aynı elementin farklı nötron sayısına sahip atomlarıdır. Bu, elementin kimyasal özelliklerini değişmeden bırakırken, atomun kütle numarasını değiştirir. İzotoplar, elementin çekirdeğinde bulunan nötron sayısındaki farklılık nedeniyle farklı kütle numaralarına sahip olabilirler.
İzotropi: Bir sistemin, malzemenin veya ortamın özelliklerinin yönden bağımsız olması durumudur. Yani, bir malzeme izotropikse, o malzemenin herhangi bir fiziksel özelliği (örneğin, elektrik iletkenliği, ısı iletkenliği, mukavemeti, ışığı kırma şekli) ne yönde ölçülürse ölçülsün aynı değeri verir.
Kader haritası: Embriyonun zigottan yetişkin hale gelene kadar geçirdiği 4 temel basamaktan ilki olan karar aşamasında hangi hücrenin hangi görevi yapacağı belirlenir ve buna hücrenin kaderi denir. Bu olayın şemalaştırılmasıyla kader haritası meydana getirilir.
Kara Delik: Kütle çekim kuvvetinin hiçbir madde veya elektromanyetik enerjinin kaçmasının mümkün olmadığı kadar yüksek olduğu bir uzay-zaman bölgesidir. Işık da dahil hiçbir radyasyonun kaçamayacağı kadar büyük bir kütle çekim alanı olduğundan gözle görünür bir ışıması yoktur, bu nedenle “kara” olarak adlandırılmıştır.
Karsinojen: Hücrelerde ağır gen hasarlarına neden olan, kanserleşmeye götürecek mekanizmaları tetikleyen maddelere ve maruziyetlere karsinojen denir. Türkçe karşılığının “kanser yapıcı” olduğunu söyleyebiliriz. Alkol , tütün, UV ışınları başlıca karsinojenlerdendir.
Katalizör Zehirlenmesi: Katalizör zehirlenmesi, bir katalizörün yüzeyine bazı maddelerin adsorbe olması sonucu katalizörün aktivitesinin azalması veya tamamen kaybolması olayıdır.
Katalizör: Kimyasal reaksiyonların hızını değiştiren, reaksiyonu başlatan ve hızlandıran, ancak kendisi reaksiyon sonucunda değişmeyen bir madde veya bileşiktir. Katalizörler, reaksiyon mekanizmalarını değiştirerek reaksiyonların daha verimli ve hızlı gerçekleşmesini sağlarlar.
Katenasyon: Aynı element atomlarının birbirlerine bir seri halinde bağlanmasıdır. Atomların zincir yapmaları olarak da adlandırılan bu özellik karbon elementinde yaygın olarak görülür ve biyolojik moleküllerin yapısında önemli bir rol oynar.
Kemotropizma: Bitki köklerinin toprakta bulunan kimyasal maddelere karşı gösterdikleri yönelme hareketidir. Kökler, gübre ve besin maddelerine karşı pozitif; tuz ve kireç gibi maddelere karşı ise negatif bir yönelme gösterirler.
Kiral Merkez: Kiralite merkezi olarak da bilinir. Kiralite, ayna görüntülerinde üst üste binmeyen ve iç simetri düzlemi olmayan molekülleri ifade eder. Örneğin; kiral bir karbon, 4 tekli bağa 4 farklı grup bağlı olan bir karbon atomudur.
Kiralite: Bir nesnenin veya sistemin ayna görüntüsüyle çakışmaması durumudur. Başka bir deyişle, bir nesne ve onun ayna görüntüsü birbirinin tıpatıp aynısı değilse, o nesne kiral olarak adlandırılır.
Kleptoplasti: Bazı canlıların besin olarak tükettikleri diğer canlılardan, özellikle de alglerden kloroplastlarını "çalarak" kendi bünyelerinde barındırması ve bu kloroplastları fotosentez yaparak enerji üretmek için kullanması sürecidir.
Koligatif Özellikler: Çözeltilerin bazı özelliklerinin çözünen taneciklerin kimyasal türlerin doğasına değil, çözünen tanecik sayısının çözücüye oranına bağlı özelliklerdir. Buhar basıncı, kaynama ve donma noktası örnek olarak verilebilir.
Kondansatör - Sığaç: Elektrik ve elektronik devre elemanıdır. Bir pozitif bir negatif plaka arasında yalıtkan malzeme bu yüklerin muhafaza edilmesini sağlar. Sığaç bir devreye bağlandığında elektrik enerjisi depolamaya yarar.
Kondenzasyon Reaksiyonları: İki veya daha fazla molekülün aralarından alkol ve su gibi küçük moleküllerin çıkışı ile birleşmeleri kondenzasyon reaksiyonlarının tanımıdır.Kondenzasyon polimerleşmesi ise aynı mekanizmanın polimerleşme mekanizması üzerinden gerçekleşmesidir.
Konfigürasyon: Bir polimer molekülünü oluşturan atomların kesin bir düzen içinde yerleşmesi anlamına gelmektedir. Polimer molekülünü oluşturan atomların bağları kırılmadan atomların bu düzeni bozulmaz.Bu “yapılandırma” kapsamında üretimi yapılan sistemin veya ürünün karakteristik özellikleri ortaya konur.
Kontaminasyon: Bir madde veya ortamın istenmeyen unsurlarla kirletilmesidir. İstenmeyen unsurlar genellikle zararlı atıklar barındırır. Uygulanan işlemde çalışanların yıkanmamış elleri, çalışma yüzeyi kirliliği, ekipman kirliliği en sık karşılaşılan kontaminasyon sebepleridir.
Kozmik Işınlar: Uzayın derinliklerinden gelerek Dünya atmosferine yüksek enerjilerle çarpan atom altı parçacıklardır. Çoğunlukla protonlar ve atom çekirdeklerinden oluşurlar, atmosferle etkileşime girerek ikincil parçacık yağmurlarına neden olabilirler.
Kozmolojik Sabit: Einstein'ın genel görelilik denklemlerine eklediği, uzayın doğal, itici bir enerji yoğunluğuna sahip olduğunu temsil eden terimdir.
Kriyoprezervasyon: Dondurarak saklama işlemidir. Biyolojik materyallerin canlılığını kaybetmeden ultra düşük sıcaklıklarda ( sıfır derecenin altındaki sıcaklıklarda) soğutularak gelecekte kullanılması amacıyla saklanmasını ifade eder.
Kromatografi: Bir karışımdaki farklı maddelerin, sabit bir faz ve hareketli bir faz arasındaki etkileşimlerindeki farklılıklardan yararlanarak ayrılması işlemidir. Karışım hareketli bir faz içinde çözülür ve sabit bir faz üzerinden geçirilir. Daha güçlü etkileşim kuran maddeler sabit fazda daha yavaş ilerlerken, zayıf etkileşim kuranlar daha hızlı ilerler. Bu sayede, karışımı oluşturan bileşenler birbirinden ayrılır.
Kuantum Dolanıklığı: İki veya daha fazla parçacığın, aralarındaki mesafe ne olursa olsun, birbiriyle ilişkili olduğu ve birinin durumunun diğerini anında etkilediği kuantum durumudur.
Kuark: Fizikte bir tür temel parçacıktır. Kuarklar bir araya gelerek hadronları oluşturur. ( hadronların en kararlıları çekirdek içindeki proton ve nötronlar) Parçacık fiziği adlı bilim dalı tarafından incelenirler
Kuarternyonlar: Üç boyutlu uzayda dönmeleri ve yönelimleri temsil etmek için kullanılan dört boyutlu özel sayılardır. Karmaşık sayılardan türemiş olsalar da, değişmeli olmayan çarpım özellikleri sayesinde 3 boyutlu uzaydaki karmaşık dönüş hareketlerini modelleme yeteneği sunarlar ve 3B grafik hesaplamalarında kullanılırlar.
Kuasar (Quasar): Evrenin en parlak ve en enerjik cisimlerinden biri olan kozmik cisimlerdir. Kuasarlar, galaksilerin merkezlerinde bulunan ve süper kütleli kara delikler tarafından güçlendirilen aktif galaksi çekirdekleridir.
Kuaterner yapı: Çoğu protein polipeptit zincirlerinden oluşur. Kuaterner yapı, bu polipeptitlerin birbirleriyle etkileşime girdiği ve daha büyük bir protein kompleksi oluşturduklarında verilen isimdir. Bu bağlamda söz konusu proteinlerin(polipeptitlerin) bir protein kompleksinin alt birimleri olduğu ifade edilir.
Kütleçekim Dalgaları: Büyük kütleli gök cisimlerinin hızlanması sırasında uzay-zaman dokusunda meydana gelen dalgalanmalardır. Bu dalgalar, Albert Einstein'ın genel görelilik teorisi tarafından öngörülmüştür ve uzay-zamanın bükülmesi ile ilgili olarak enerji taşırlar.
Ligand: Bir merkez atom veya molekül ile kimyasal bağ oluşturan bir molekül veya iyondur. Genellikle metal komplekslerinde merkez atomu veya iyonu çevreleyen ve onunla koordinasyon bağları yapan moleküllerdir.
Menisküs: Sıvının adezyon, kohezyon ve yüzey gerilimi özelliklerinin ortak ürünü olarak sıvının yüzeyinin kavis yapmasına verilen addır. Bürette sıvının bittiği noktanın tam göz hizzasında tutulup bakılmasına da menisküs okuması denir.
Metabolizma: Canlı organizmalarda gerçekleşen tüm kimyasal reaksiyonların toplamını ifade eden bir terimdir. Bu reaksiyonlar, organizmanın enerji üretmesini, büyümesini, hücrelerini onarmasını ve yaşamsal fonksiyonlarını sürdürmesini sağlar.
Mikoriza: Kelime anlamı "mantar kökü"dür. Bitki kökleri ile mantarlar arasında kurulan ve her iki taraf için de faydalı olan simbiyotik bir ilişkidir. Mantarlar, bitkinin topraktan daha fazla su ve besin almasına yardımcı olurken, bitki de mantarlara karbonhidrat sağlar.
Mimikri: Bir canlının hayatta kalma şansını artırmak için başka bir canlıya veya cansız nesneye benzemesidir. Bu benzerlik; görünüş, davranış, ses veya koku şeklinde olabilir. Temel amaç, avcılardan korunmak, avlanmak veya üremek gibi avantajlar elde etmektir.
Momentum (p): Bir nesnenin hızı ile kütlesinin çarpımıyla elde edilen yön belirten niceliktir. Ne kadar harekette ne kadar kütle olduğunu ifade eder. Hareket eden bir nesnenin her zaman momentumu vardır.
Mutlak Sıfır: Termodinamik sıcaklık ölçeğinin teorik olarak en düşük noktasıdır. Bu noktada, maddesel sistemlerin sahip olabileceği en düşük enerji seviyesine ulaşıldığı varsayılır. Kısacası, ulaşılabilecek en soğuk teorik sıcaklıktır.
Nekroz: Hücrenin uyum sağlayamayacağı ya da basit bir dejenerasyonla geçiştiremediği düzeydeki streslerin sonucunda yaşamsal işlevlerini ve bütünlüğünü yitirmesidir.
Neoteni: Bir canlının erginleşme sürecinin yavaşlaması veya gecikmesi sonucu, yavruluk veya gençlik özelliklerini yetişkinlik döneminde de korumasıdır. Evrimsel süreçte önemli bir rol oynayan bu adaptasyon yetişkin bir organizmanın hala gençlik dönemine ait özellikler taşımasıdır.
Nötralimetri: Sulu ortamda asit-baz arası meydana gelen reaksiyon nötralleşme, bu reaksiyon üzerine kurulu olan tayin metoduna nötralimetri (asit-baz titrasyonu) denir.
Nötron yıldızı: Süpernova patlamalarından arta kalan maddelerin kütle çekimi ile çökmesiyle meydana gelirler. Nötron yıldızları çok az proton ve elektron barındırmakla birlikte neredeyse tamamen nötrondan oluşurlar. Bazı nötron yıldızlarının radyo dalgaları ve X- ışınları yaydığı gözlenmiştir. Ayrıca nötron yıldızları kara deliklerden sonra çekim güçleri en yüksek gök cisimlerinden biridirler.
Nükleer Manyetik Rezonans (NMR): Atom çekirdeklerinin manyetik alanlar altında rezonans davranışını inceleyen bir analiz yöntemidir.
Nükleofil ve Elektrofil: Nükleofil, kimyasal bağ oluşturmak için elektrofile bir elektron çifti bağışlayan kimyasal türdür. En az bir pi bağına sahip veya serbest bir elektron çiftine sahip her molekül veya iyon nükleofil gibi davranabilir. Böylece eksi yüklü parçacık nükleofil, artı yüklü parçacık elektrofil olarak adlandırılır.
Nükleoproteinler: Bir veya daha fazla protein molekülünün nükleik asitler ile (DNA veya RNA) yapmış olduğu komplekslerdir. Hücre çekirdeği nükleohistonları (kromozomlar) ve virüsler örnek olarak verilebilir.
Oksidasyon: Kimyasal bir tepkimede bir bileşiğin elektron kaybetmesi veya oksijen veya diğer elektronegatif elementlerle birleşmesi sürecidir. Bu süreç sırasında bir bileşik oksitlenir ve genellikle bir başka bileşiğin indirgenmesine yol açar.
Onkogenler: Normal hücre büyümesini ve bölünmesini kontrol eden genlerin mutasyona uğramış veya anormal şekilde ifade edilmiş halidir. Bu mutasyonlar, hücrenin kontrolsüz bir şekilde büyümesine ve çoğalmasına neden olarak kansere yol açabilir.
Optik: Işığın doğası, yayılımı ve ışıkla ilgili fenomenlerin incelendiği fizik dalıdır. Genellikle gözle görülebilen ışık dalgalarının ve gözle görülemeyen morötesi ve kızılötesi ışık dalgalarının hareketini inceler.
Otofaji: Hücre içindeki hasarlı organellerin ve gereksiz yapılarının hücre tarafından sindirilerek geri dönüştürülmesi sürecidir. Hücre sağlığı için kritik bir işlemdir.( Fizyoloji veya Tıp alanında 2016 Nobel Ödülü Yoshinori Ohsumi (Japon biyolog) tarafından “otofaji mekanizmasının moleküler temellerini keşfetmesi” alanına verilmiştir.)
Özdirenç (ρ): Bir maddenin elektrik akımına karşı yapısal direnci ve iletkenin malzeme özelliğidir Birimi ohm ve metrenin çarpımıdır(Ω·m).
Patojen: Enfeksiyonlara ve hastalıklara yol açan organizmalardır. Patojen oluşum ve yayılımı mutasyonlar , canlılar arası bulaşmalar veya çevresel koşullarla olabilir. Patojen örnekleri genellikle bakteri, virüs, mantar gibi mikroorganizmalardır.
Periyot (T): Dalga kaynağından bir tam dalganın ( bir tepe ve bir çukur ) oluşturulması için geçen süredir. Birimi saniyedir. Aynı zamanda frekans ve periyot birbirlerinin matematiksel olarak tersidir. Yani T = 1/f eşitliği kurulabilir.
Piroforik: Havadaki oksijen ile temas ettiğinde kendiliğinden tutuşan maddelere verilen isimdir. Başka bir deyişle, belirli bir sıcaklıkta kendiliğinden yanabilen maddeleri tanımlar. Lityum örnek olarak verilebilir.
Planck Sabiti: Kuantum mekaniğinde elektromanyetik dalgaların frekansına bağlı olarak bir fotonun taşıyabileceği enerji miktarını tanımlayan bir sabittir. Sembolü "h" ile gösterilir.
Post-translasyonel Modifikasyon: Protein sentezi tamamlandıktan sonra, yeni sentezlenen proteinlerin kimyasal olarak değiştirilmesi sürecidir. Bu modifikasyonlar, proteinlerin fonksiyonlarını, stabilitesini, yerleşimini ve etkileşimlerini düzenler.
Potansiyel enerji: Bir cismin konumundan veya durumundan dolayı sahip olduğu enerjidir. Bu enerji, cismin kuvvet alanlarıyla olan etkileşiminden kaynaklanır ve iş yapabilme yeteneği verir.
Proteom: Bir hücrenin, dokunun veya organizmanın genomu tarafından sentezlenen proteinlerin tamamına verilen isimdir. Zamana ve bir hücrenin-organizmanın maruz kaldığı farklı gereksinimlere veya streslere göre değişir. Proteomik ise genellikle proteinlerin ve proteomların geniş ölçekli deneysel analizini ifade eder.
Quorum Sensing (Çoğunluk Algılama): Bakteriler gibi mikroorganizmaların popülasyon yoğunluklarını algılayarak toplu davranışlarını koordineli bir şekilde düzenlemelerini sağlayan bir hücreler arası iletişim mekanizmasıdır.
Radikaller: Bir veya daha fazla serbest elektron içeren, genellikle çok reaktif olan bir atom ya da moleküldür. Radikaller, çiftleşmemiş elektronlar nedeniyle yüksek derecede reaktiftir ve kimyasal reaksiyonlarda aktif rol oynarlar.
Redoks reaksiyonları (oksidasyon-indirgenme reaksiyonları): Bir kimyasal tepkimede elektron transferi ile karakterize edilen reaksiyonlardır. Bu tür reaksiyonlarda bir madde elektron kaybederken (oksidasyon), başka bir madde elektron kazanır (indirgenme).
Relativistik Kütle: Bir cismin ışık hızına yaklaştıkça kütlesinin (daha doğrusu eylemsizliğinin) arttığını belirten bir kavramdır ve Albert Einstein’in Özel Görelilik Teorisi’nde ortaya çıkmıştır.
Rezonans: Rezonans, fizikte bir sistemin bazı frekanslarda diğerlerine nazaran daha büyük genliklerde salınması eğilimidir. Mesela kendi frekansı f olan bir sistem, eşit bir dış frekansla etkileştiğinde, titreşim genliği artar bu durumda devrede maksimum titreşim oluşur ve sonucunda devrede rezonans denen kavram oluşur.
Rijit cisim: Mekanikte hiçbir etkiye maruz kalmayan, kuvvet ya da moment etkisi altında formunu bozmadan koruyan, deformasyona uğramayan ya da minimum miktarda uğrayan cisimlere denir.
Santrifüj: Genellikle elektrikli bir motor yardımıyla partikülleri çözeltiden boyut, şekil veya yoğunluklarına ayrıştırmak için dairesel dönme hareketini gerçekleştiren laboratuvar malzemesidir.
Schlenk Hattı: Özellikle havanın ve nemin reaksiyon gösterebileceği veya bozulabileceği hassas kimyasal bileşikleri manipüle etmek için laboratuvarlarda kullanılan özel bir düzenektir. Temel olarak, kontrollü bir vakum ve inert gaz (genellikle azot veya argon) ortamı sağlayarak, reaksiyonların ve manipülasyonların havasız ve nemsiz koşullarda güvenli ve etkili bir şekilde gerçekleştirilmesine olanak tanır.
Serbest Enerji: Sistemin iş yapabilme kapasitesini gösteren termodinamik fonksiyondur. Serbest enerji değişimi olan ΔG 0’dan küçük bir değerde ise reaksiyon kendiliğinden gerçekleşir demektir.
Seyreltme ve Seyreltme Faktörü (SF): Seyreltme, bir çözeltinin konsantrasyonunun çözücü eklenerek azaltıldığı işlemdir.Seyreltme faktörü ise seyreltmeden sonraki miktarın, seyreltme öncesi miktara oranıdır.(Seyreltme oranının tersidir.)
Sıkışık yıldız: Sıkışık nesne olarak da adlandırılır ve gökbiliminde nötron yıldızları, kara delikler gibi oluşumları toplu olarak tanımlamak için kullanılır. Yıldız evriminin son aşamalarıdırlar. Sıkışık nesneler yarıçaplarına oranla büyük bir kütleye sahip olduğundan sıradan atomik maddelere göre daha yoğunlardır.
Sinestezi: Bir duyusal alanın (örneğin işitme) uyarılmasıyla, başka bir duyusal alanda (örneğin görme) otomatik ve istemsiz deneyimler yaşama durumudur. Yani, bir duyu organının algıladığı bir şeyin, başka bir duyu organında da algılamaya yol açmasıdır. Bu, kişinin farklı duyularını birbiriyle eşleştirmesi veya karıştırması gibi düşünülebilir.
Singülarite: Özellikle genel görelilik teorisinde, uzay-zamanın belirli bir noktasında veya bölgesinde yoğunluğun, kütle çekim alanının ya da uzay-zaman eğriliğinin sonsuza ulaştığı ve bu nedenle bilinen fizik yasalarının geçerliliğini yitirdiği özel bir durumu tanımlamak için kullanılan kavram.
Sitokin: Genelde bitki ve hayvan hücrelerinde üretilip salgılanan diğer hücrelerle sinyal yollu iletişimi sağlayan küçük peptit yapılı moleküllerdir. Hücre davranışlarını değiştirebilirler. İlk keşfedilen sitokin interferondur.
Sitokrom: Sitokromlar, ATP üretmekten sorumlu hücresel solunumun son aşaması olan elektron taşıma zincirinin bir parçası olarak elektronların taşınması için gereklidir. Uluslararası Biyokimya Birliği şu anda dört farklı sitokrom grubunu tanımaktadır: Sitokrom a ,Sitokrom b ,Sitokrom c ,Sitokrom d
Solitonlar: Solitonlar belirli şartlar altında hareket ederken şeklini ve hızını koruyan dalga paketleridir. İlk kez su dalgalarında gözlemlenmişlerdir ancak optik fiberlerden plazma fiziğine kadar birçok farklı fiziksel sistemde de ortaya çıkabilirler.
Solvasyon: Bir çözeltide çözünen moleküllerin veya iyonların çözücü molekülleri tarafından çevrelenmesi ve etkileşime girmesi sürecidir. Bu süreç reaksiyonun hızını, çözünürlüğü ve çözelti özelliklerini etkileyerek çözünme ve iyon hareketini kolaylaştırır.
Spektroskopi: Maddenin ışıkla etkileşimini inceleyen ve elde edilen bilgileri analiz eden bir bilim dalıdır. Maddenin atomik, moleküler veya elektronik yapısını anlamak için kullanılır ve genellikle maddenin ışıkla etkileşimini ölçerek bu yapının özelliklerini belirlemeye çalışır.
Standart ve Nonstandart Amino Asitler: Doğada 300 civarında amino asit bulunur.Bunlardan protein yapısına katılan 20 tanesi standart amino asitler olarak adlandırılır. DNA tarafından kodlanırlar. Bir standart amino asit modifikasyona girerse nonstandart amino asitler meydana gelir.
Stokiyometri: Kimyasal bir tepkimeye giren maddeler ve oluşan ürünler arasındaki nicel ilişkiyi açıklar. Tepkimelerdeki sabit oranlar yasasını kanıtlamak için stokiyometri deneyleri yapılır.
Süperiletkenlik: Süperiletken, belirli bir sıcaklığa soğutulduğunda sıfır enerji kaybı veya dirençle elektriği ileten bir malzeme türüdür. Hiçbir enerji kaybı olmaması sonucunda sürekli akan bir elektrik akımı oluşur. Bu malzemeler elektrik akımını atomik yapılarıyla devamlı sürdürebilirler (Mükemmel diamanyetik özelliğe sahiptirler).
Süpernatant-Pelet: Bir çözelti özellikle santrifüj kullanımı sonucunda çöken katı (çökelti) ve çökelti içermeyen sıvı olarak 2 fazda bulunur. Çöken katı pelet, katı üzerinde kalan sıvı kısım ise süpernatant olarak isimlendirilir.
Süpernova patlamaları: Enerjisi biten yüksek kütleli büyük yıldızların şiddetli patlamalarıdır. Bu patlamada yıldızın yaklaşık %70i uzaya fırlatılır ve yıldızdan geriye demir-nikel çekirdeği kalır. En son bir süpernova patlaması 1604 yılında görülmüştür.
Süperpozisyon: Kuantum mekaniğinin temel prensiplerinden biridir. Bir parçacığın veya gözlemlenene kadar aynı anda birden fazla olası durumda var olabileceğini ifade eder. Bu da bir sistemin aynı anda birden fazla durumda bulunabileceğini açıklar.
Tampon çözelti: Zayıf asit veya bazların konjuge baz veya asitleri ve onların tuzlarından meydana gelen çözeltilerdir. Çözeltiyi ani pH değişimlerinden korurlar, pH değerini sabit tutmaya yararlar. Tampon çözeltiye kuvvetli asit veya baz eklendiğinde pH değeri +1 ila -1 değerleri arasında değişir.
Tautomerleşme: Enerji düzeyleri birbirine yakın ve kolaylıkla birbirine dönüşebilen bileşiklerin dengede bulunması tautomeridir. (Bu dönüşüm genellikle Hidrojen atomunun yer değiştirmesiyle oluşur.) Bu şekildeki denge sistemleri izomerleşmenin özel bir çeşidi olan tautomerleşmedir.
Telomer: Ökaryotik hücrelerde kromozomların uçlarında bulunan özel DNA-protein yapılarıdır. Kromozomların bütünlüğünü korur ve DNA'nın hasar görmesini önler. Genellikle tekrarlanan kısa DNA dizilerinden oluşur ve hücre bölünmesiyle kısalır.
Terahertz Radyasyonu: Terahertz bandı elektromanyetik tayfta uzak kızılötesi ile mikrodalgalar arasındaki frekans bandında bulunur. İnce malzeme katmanlarına nüfuz edebilir ancak daha kalın nesneler tarafından engellenir. Üretimi ve manipülasyonu için teknoloji henüz emekleme aşamasındadır, geleneksel elektronik cihazlar onun için yetersiz kaldığından yeni cihaz ve tekniklerin gelişimine önayak olmaktadır.
Termodinamik: Enerji ve madde etkileşimlerini inceleyen fizik dalıdır; özellikle ısı enerjisinin diğer enerji türlerine dönüşümü ile ilgilenir. Temel konuları arasında enerji değişimi, iş, ısı transferi ve entropi bulunur.
Tiksotropi: Bazı jel veya yoğun sıvıların, karıştırıldığında veya sarsıldığında akışkan hale gelmesi, sonra yeniden jelleşmesi özelliğidir. Örneğin ketçap ilk başta şişeden kolayca çıkmaz ama sallandığında akmaya başlar.
Transformasyon: Ortada ikinci bir canlı hücre ya da bakteriyofaj bulunmaksızın verici hücre tarafından bırakılmış, ortamdaki parçalanmış DNA'nın alıcı hücre tarafından alınarak rekombinant hücreler oluşmasına transformasyon denir. Yani çevreden genetik materyal alımı yoluyla bir hücrenin genetik olarak değiştirilmesi.
Transmittans: Geçirgenlik, iletme anlamlarını taşır. Kimyada çözeltinin ışık geçirgenliğini temsil eder. Çözeltiden çıkan ışık şiddetinin çözeltiye giren ışık şiddetine oranıyla çözeltinin geçirgenliği hesaplanabilir.
Transpozonlar: Genom içinde yer değiştirebilen DNA parçalarıdır. Transpozonlar, genomun bir bölgesinden diğerine kendilerini kopyalayarak veya taşıyarak genetik çeşitlilik ve evrimsel değişiklikler yaratabilirler.
Trizomi: Diploid sağlıklı canlılarda 2 tane olması gereken kromozomun 3 tane olması, böylece 2n+1 formuyla bilinen bir anöploidi şekli olan kromozom bozukluğudur. Günlük hayatta en sık rastlanan şekli 21. kromozomun trizomisiyle ortaya çıkan Down sendromudur.
Varyasyon: Popülasyon içi ya da popülasyonlar arası ortaya çıkan gen alellerinde gözlemlenen farklılıklardır. Populasyon içerisinde her bir karakter veya karakter kümeleri bakımından da, farklı morfolojiye sahip bireyler vardır ; bu polimorfizm ve mutasyonlar varyasyonu oluşturur.
Vektör: Genetik materyali bir hücreden diğerine taşıyan veya aktaran bir molekül veya organizma anlamına gelir.Vektörler, genetik mühendislik ve biyoteknolojide yaygın olarak kullanılır.
Vulkanizasyon: Kauçuk veya kauçuk benzeri polimerlerin, özellikle doğal kauçuğun belirli bir oranda kükürt veya başka çapraz bağlayıcı maddelerle ısıtılması sonucu yapısal olarak güçlendirilmesi işlemidir. Bu süreçte kükürt atomları, kauçuk zincirleri arasında çapraz bağlar oluşturarak polimer zincirlerini birbirine bağlar ve kauçuk malzeme daha dayanıklı hale gelir.
X kromozomu İnaktivasyonu: Dişi memelilerde genetik dengeyi sağlamak için iki X kromozomundan birinin inaktive edilmesini sağlayan bir mekanizmadır. X kromozomu, erkeklerde hemizigot, dişilerde ise iki kopya içerir. X kromozomunun heterokromatin şeklinde paketlenmesi ile gen ekspresyonunu engeller ve böylece genetik dengesizlikleri önler.
Zwitter iyon: Eskiden dipolar iyon olarak adlandırılan hem anyon hem katyon uç içeren nötral moleküllerdir. (Örnek olarak aminoasitler hem amino grubu hem de karboksil ucu içerdiği için zwitter iyon yapısındadır.)