Bağ dokusu, vücudun farklı bölümlerini birbirine bağlayan ve destekleyen temel yapılardan biridir. Kemiklerde, tendonlarda, kıkırdaklarda ve daha birçok dokuda yer alır. Sağlıklı bir bağ dokusu, vücudun sağlamlığını ve işlevselliğini korumak için gereklidir. Ancak bu yapı etkilendiğinde ortaya çıkan sorunlar “bağ doku hastalıkları” olarak tanımlanır.
Bağ doku hastalıkları üç ana grupta incelenebilir: kalıtsal (doğumsal) bozukluklar, otoimmün veya iltihabi hastalıklar ve çevresel etkenlerle ortaya çıkan durumlar. Kalıtsal bağ doku bozuklukları genetik değişimlerden kaynaklanır. Ehlers-Danlos Sendromu, Marfan Sendromu ve Cam Kemik Hastalığı bu gruba örnek gösterilebilir.
Otoimmün bağ doku hastalıklarında ise bağışıklık sistemi kendi dokularını hedef alır. Bu grupta dokuların yapısında doğrudan bir bozulma yoktur; sorun, bağışıklık sisteminin ürettiği antikorların sağlıklı dokulara zarar vermesidir. Sistemik Lupus Eritematozus, Skleroderma, Polimiyozit, Dermatomiyozit ve Miks Bağ Doku Hastalığı bu türün başlıca örnekleri arasında yer alır.
Belirtiler oldukça değişken olabilir. Halsizlik, kas ağrıları, eklem güçsüzlüğü, saç dökülmesi ve ciltte gözlenen değişiklikler en sık karşılaşılan bulgular arasındadır. Bu şikâyetler bazı durumlarda vitamin veya mineral eksiklikleriyle de benzerlik gösterebilir. Bu nedenle doğru tanı için dikkatli bir klinik değerlendirme yapılması önemlidir.
Tedavi, hastalığı tamamen ortadan kaldırmaktan çok semptomları kontrol etmeye ve yaşam kalitesini yükseltmeye yöneliktir. İltihabı azaltmaya yönelik ilaç tedavileri, ağrı yönetimi, eklem enjeksiyonları ve fizik tedavi yöntemleri en sık uygulanan yaklaşımlar arasında bulunur. Böylece hastalığın ilerleyişi yavaşlatılabilir ve günlük yaşam daha konforlu hale getirilebilir.