Aksiyon ve bilim kurgu filmlerinde fizik kuralları genellikle senaryoya hizmet etmek için esnetilir — hatta bazen tamamen unutulur. Kahramanların dev patlamalardan sapasağlam çıkması, uzayda sesin yankılanması veya arabaların birkaç metre zıplayıp sorunsuz iniş yapması gibi sahneler aslında fizik yasalarıyla taban tabana zıttır. Gerçek dünyada bir insan, filmlerdeki kadar yüksekten düştüğünde ya da basınç farkı olan ortamlarda bu kadar rahat hareket ettiğinde ciddi yaralanmalar yaşar. Sinema, gerçek fiziğin sıkıcılığını aşmak için çoğu zaman doğa kanunlarını rafa kaldırır.
Bir diğer yaygın klişe, uzay sahnelerindeki fiziksel hatalardır. Örneğin, “Star Wars” veya “Interstellar” gibi filmler uzayda patlamalar, ses efektleri ve hatta sürtünme gibi olayları gösterir. Oysa uzayda ses dalgalarını iletecek bir ortam (hava gibi bir madde) bulunmaz, dolayısıyla hiçbir patlama “BOOM!” sesi çıkarmaz. Ayrıca astronotların yerçekimsiz ortamda hareketi de filmlerde abartılır; gerçekte, bu hareketler çok daha yavaş ve kontrolsüzdür çünkü en ufak itiş bile Newton’un üçüncü yasası gereği kişiyi ters yönde savurabilir.
Fiziğin belki de en çok görmezden gelindiği sahneler, enerji ve hız kavramlarının işlendiği anlarda olur. Süper kahramanların devasa enerjilerle koşması, uçması ya da yumruk atması durumunda, aslında çevredeki her şey parçalanmalı veya şok dalgasıyla dağılmalıdır. Gerçek fizik bu kadar affedici değildir. Ancak sinemanın amacı öğretmek değil, etkilemek olduğu için bu “fizik ihlalleri” izleyiciye heyecan verir. Yine de bir fizikçi için, bu sahneler bir eğlenceden çok “mantık hatası koleksiyonu” gibidir.
Tipler, P. A., & Mosca, G. (2019). Physics for Scientists and Engineers. W. H. Freeman.
American Physical Society. (2020). Physics Myths in Popular Media. www.aps.org
Michio Kaku. (2018). The Physics of the Impossible. Penguin Books.